İletişim bilgileri |
Erikli
Su ve Meşrubat San. ve Tic. A.Ş. Genel
Müdürlük Uludağ Cd. 216 Kestel 16450
Bursa (T) +90 224. 280 55 00 (F) +90
224. 280 55 10 (@) erikli@erikli.com.tr (web) www.erikli.com.tr Erikli Müşteri Hizmetleri. Erikli
Plaza Orhaneli
Yolu II.km Beşevler-Nilüfer Bursa (T) +90 224. 280 60 00 (F) +90
224. 280 60 10 (@) musteri.hizmetleri@erikli.com.tr
(web) www.erikli.com.tr Akdeniz Bölge Satış Müdürlüğü (Serdar
Ünal / Bölge Satış Müdürü) Ali
Çetinkaya Cd. 916. Sk. 7/D-E Kızıltoprak, Muratpaşa 07300
Antalya (T) +90 242. 322 57 57 (F) +90
242. 322 57 47 Ege Bölge Satış Müdürlüğü (Arkın
Akbağ / Bölge Satış Müdürü) Sanayi
Cd. 1582 Sk. 69/3 Çamdibi 35100 İzmir (T) +90 232. 461 13 32 (F) +90
232. 462 57 16 Anadolu Bölge Satış Müdürlüğü (Erhan Ünüvar / Bölge Satış
Müdürü) Çetin
Emeç Bulvarı 6.Cd. 75/13 A. Öveçler 06460 Ankara (T) +90 312. 472 64 94 (F) +90
312. 472 64 95 (@) erhan.unuvar@erikli.com.tr Batı Marmara Bölge Satış Müdürlüğü (Candan Çetin / Bölge Satış
Müdürü) Mega
Center C blok 170 Kocatepe, Bayrampaşa 34170
İstanbul (T) +90 212. 640 00 08 (F) +90
212. 640 00 09 (@) candan.cetin@erikli.com.tr Güney Marmara Bölge Satış Müdürlüğü (Zafer
Çayıriçi / Bölge Satış Müdürü) Uludağ
Cd. 216 Kestel 16450 Bursa (T) +90 224. 280 55 00 (F) +90
224. 280 55 10 (@) zafer.cayirici@erikli.com.tr Doğu
Marmara Bölge Satış Müdürlüğü (Ufuk Genç / Bölge Satış Müdürü) Bulgurlu
Cd. Detay Sk. 135 Bulgurlu, Üsküdar 34696 İstanbul
(T) +90 216. 520 06 10 (F) +90
216. 443 35 03 Erikli
Dağıtım ve Paz. A.Ş. Genel
Müdürlük Orhaneli
yolu (T) +90 224. 453 12 63 (F) +90
224. 453 12 57 (@) erikli.dagitim@erikli.com.tr Erikli Su İstanbul Dağıtım A.Ş. Genel Müdürlük Mega
Center C blok 171 Kocatepe,
Bayrampaşa 34170 İstanbul (T)
+90 212. 640 03 08 (F) +90 212. 640 03 15 |
İnsan
Kaynakları |
ZİRVE İÇİN ELELE İnsan Kaynakları
sayfamızda sizlere, kurulduğu 1965 yılından günümüze, insanlarımıza güvenli
ve tam sağlıklı ürünler sunmayı amaçlayan ve bu doğrultuda, bugün dünyanın en
modern tesislerinden birine sahip olan, ulusal ve uluslararası pazarlarda
yüzlerce noktası ve görev yapmakta olan binlerce çalışanı ile zaman
tanımaksızın müşterilerine hizmet veren, başarısını sadece yurtiçinde değil
yurtdışında da kanıtlayan Erikli’nin, İnsan Kaynakları Departmanını tanıtmak
istiyoruz.
|
İletişim |
Erikli markasının yönetimi
Erikli Pazarlama Departmanı tarafından yürütülmektedir. Ulusal ve
uluslararası pazarlarda marka değerinin geliştirilmesi temel amacıyla
sürdürülen uygulamalar, pazarlama politikaları ve bunların bağlı olduğu
stratejilere paralel olarak takip edilmektedir. Pazarlama yönetimi adı
altında; doğrudan pazarlama, kampanya yönetimi & satış promosyonu, halkla
ilişkiler, araştırma yönetimi, marka yönetimi, interaktif pazarlama, tanıtım,
dağıtım kanalları yönetimi, medya satınalma ve prodüksiyon çalışmaları tek bir
merkezden yürütülmektedir. |
Müşteri
Hizmetleri |
Erikli Müşteri Hizmetleri,
1 Ekim 2002 tarihinde çalışmalarına başlamıştır. Müşteri Hizmetleri
çalışanları, Erikli içerisinde müşterileri temsil ederler. 19 lt. ve pet
ürünlerini tercih eden Erikli müşterilerinin, hizmet ve ürün kalitesiyle
ilgili görüş ve şikâyetlerini alarak, Erikli sisteminin sürekli olarak
iyileştirilebilmesi amacıyla, müşterilerin talepleri doğrultusunda, faaliyet
yürütülmesini sağlarlar. Erikli Müşteri Hizmetleri'nin ana hedefi, kaynağı ne
olursa olsun, Erikli ürünleriyle ilgili her türlü görüş ve değerlendirmeyi,
%100 nispetinde kayıt altına almak ve müşteri memnuniyetini asgari %98
oranında sağlamaktır. Müşteri Hizmetleri
çalışanları, kampanya dönemlerinde 19 lt. ürününe abone olmak isteyen
müşterilerin kayıtlarını alarak Hizmet Noktalarıyla paylaşırlar. Yeni
abonelik işleminin sağlıklı şekilde gerçekleşmesine destekte bulunurlar.
Müşteri Hizmetleri bünyesinde yer alan sipariş merkezi ise; merkezi bilgi
sistemi (MBS) kapsamında bulunan illerden gelen sipariş taleplerini kabul
ederek, dijital ortamda, teslimat bilgilerinin servis personelinin cep
telefonuna gönderilmesi amacıyla organize olmuş bir birimdir. |
Sık
sorulan sorular |
Erikli'nin tadı çok güzel. Ürünün içine bir şey katılıyor mu, veya
ürün bir işlemden geçiriliyor mu ? Erikli, doğal kaynak suyudur. Tadındaki lezzet tamamen doğaldır.
Kaynağından alınan suya herhangi bir katkı maddesi eklenmemektedir.Doğal
kaynak suları ile ilgili yönetmelikte de izin verildiği şekilde fiziksel bir
işlem olan filtrasyon ve ozonlama yapılmaktadır. Filtrasyon, suyun kaynak
noktasından kopup gelebilecek micron seviyesindeki kum zerreciklerini tutmak
için yapılır. Ozonlama ise dolumu yapılmış şişenin yani ürünün hijyenliğini
temin etmek amacıyla suyun içine 0.2-0.4 ppm arası miktarlarda O3 (Ozon)
gazının verilmesi işlemidir. Ozonlama hijyen güvenliği için bütün dünyada su
üreticilerinin uzun yıllardır en yaygın olarak kullandığı güvenilir bir
yöntemdir. Suyun hijyenliğinin ozonlamayla sağlanmasının yanı sıra, dolum
öncesi ozonlu suyla yıkama yöntemiyle şişenin hijyenliği de sağlanarak
ürününün uzun süre bozulmadan saklanabilmesine imkan sağlanmaktadır. Dolumdan
sonra şişedeki suyun içinde bulunan ozon gazı, ortam sıcaklığına bağlı olarak
5-20 saat arasında kendiliğinden yok olmakta ve bildiğimiz oksijene
dönüşmektedir. Erikli'nin sahibi bulunan ve 40 yılı aşkın bir
süredir su işletmeciliği yapan Aslanoba Grubu Bursa bölgesinde üretim
yapmaktadır. Uludağ'ın eteklerinde 2 ayrı dolum tesisine (Saitabat ve
Derekızık dolum tesisleri) sahip olan grup birden fazla su kaynağı işletmekte
ve yasal zorunluluk nedeniyle farklı kaynaklar için Erikli ana markası
altında farklı adlar kullanmaktadır. Grubun işlettiği su kaynaklarının adları
şunlardır; Erikli Oba ve Erikli Zirveden. İşletilen bu suların tamamı doğal
kaynak suyudur ve Uludağ'dan gelmektedir. Bu sular, Uludağ'ın zirveye yakın
bölgelerinden kaynayarak dolum tesislerine borular ile iletilmektedir. Şişelenmiş doğal kaynak suyu ile çeşme suyu arasındaki farklılıklar
nelerdir? Aralarında çok önemli farklılıklar vardır.
Bunlardan en önemli olanları; *Doğal kaynak suyunun şişelenmiş olması, söz konusu kaynak suyuna dolum
yapılabilmesi için Sağlık Bakanlığı'nın çok sıkı olan yönetmelik hükümlerine
göre ruhsat alındığı, sürekli denetim altında olduğu ve halk sağlığı
açısından bir risk taşımadığı yönünde bir güvencenin var olduğu anlamını
taşır. Diğer taraftan çeşme suyunda bu şekilde güçlü bir güvenceden bahsetmek
mümkün değildir. *Şişelenmiş doğal kaynak suyunda su kaynaktan ilk
çıktığı haliyle saf ve temizdir. İlave bir işleme gerek kalmaksızın direkt
olarak suyu kaynağından içebilirsiniz. Suyun saflığı ve temizliği yeryüzüne
ilk çıkış noktasından yani kaynadığı noktadan, tam otomatik makinelerde
şişeye dolumuna kadar olan süreçte çok sıkı kontrol altındadır. Diğer taraftan genel olarak suyun çeşmeye kadar
olan yolculuğu farklıdır; çeşme suyunda su kaynakları dereler, nehirler gibi
yüzey sularına dönüşmekte ve bu sular yüzeyden bulaşan her türlü kirletici
unsurları da (tarım ilaçları kalıntıları, metaller, parazit, mikrop ve
virüsler) taşıyarak toplanma havzalarına ya da barajlara gelmektedir. Bu biçimde toplanmış sular muhtelif filtreleme,
klorlama ve dezenfeksiyon işlemlerinden geçirildikten sonra su şebeke
boruları vasıtasıyla konutlara pompalanmaktadır. Bu proseslerde kullanılan
klor gibi dezenfektanlar sağlık açısından uzun vadede riskler taşımaktadır,
ayrıca borulardaki her türlü yabancı madde, pas, toprak, parazit, mikrop ve
virüsler gibi unsurlar da şebeke suyunun içerisinde konutlara ulaşmaktadır. *Genelde çeşme suları, içinde taşıdığı klor gibi
dezenfektanların etkisiyle rahatsız edici bir koku ve lezzete sahiptirler.
Şişelenmiş sularda ise sadece suyun kendi doğal tadından bahsedebiliriz. *Sonuç olarak şişelenmiş doğal kaynak suyu;
hijyenliği, ambalajı ve markası ile tüketicinin albenisi ve güvenini kazanmak
zorunda olan ticari bir maldır. Bu nedenle yapılan yatırımlar çok büyüktür;
bazı küçük korsan firmalar dışında aklıselim hiçbir su sanayicisi
tüketicisinin sağlığını riske atarak kendi şirketinin piyasadan silinme
riskini göze alamaz. Genel olarak söylemek gerekirse; çeşme suyu üretim ve
hizmetinde bulunan kamunun kaliteye dönük motivasyonu özel sektördeki kadar
etkin olamamaktadır. *Gerçekleşen üretim hacimlerinde, hizmet verilen
tüketici sayılarında ve bu nedenle de kalite anlayışında çeşme suyu ile
şişelenmiş su arasında büyük bir farklılık vardır. Çeşme suyunda kamu
tarafından çoğu kez yüz binlerin ya da milyonların su ihtiyacını vasat
kalitede dahi olsa karşılama zorunluluğu söz konusu iken; şişelenmiş suda
nispeten çok daha az sayıda tüketicinin ihtiyacını en iyi kalitede karşılamak
şeklindeki rekabetçi düşünce esastır. Su vücudumuzdan sindirim, terleme ve nefes alma
yoluyla sürekli eksilmektedir. Temel prensip olarak şunu söyleyebiliriz:
Kaybolan su miktarı mutlaka yerine konmalıdır. Yaklaşık olarak bir gün içerisinde vücut
ağırlığımızın en az 1/36'sı kadar su almalıyız. Örneğin Ayrıca hamilelerin daha fazla su tüketmeleri
gerekmektedir. Bu durum anne ve bebek arasında ortaya çıkan su transferi
düşünüldüğünde ve anne karnındaki bir bebeğin günde yaklaşık 1 lt. su
tükettiği dikkate alındığında annenin daha fazla su tüketmesini zorunlu
kılmaktadır. Hamilelik döneminde kadınlar normal dönemden yaklaşık 8lt. daha
fazla su taşırlar. Suyun insan yaşamındaki önemi nedir ? Su, insan yaşamında hayati bir önem taşımaktadır.
Sadece yaşam için gerekli bir nesne değil aslında yaşamın kendisidir
su.Yeryüzünde ilk yaşamın başladığı yerdir ve bizi çevreleyen tabiat ana ve
canlıların yaşamı için ikamesi olmayan çok değerli bir elementtir. Suyun
bolluğu halinde değeri tam anlaşılamazken, yokluğu halinde ölümle eş
anlamlıdır. Gerçekten de, insan vücudu büyük oranda sudan
oluşmaktadır. Vücudumuzdaki su oranı yaşam sürecimiz boyunca değişim
göstermektedir. Yeni doğan bir bebekte vücut ağırlığının %75'i sudan oluşmakta
iken bu oran çocuklarda %70, yetişkinlerde %60 ve yaşlılarda %50
şeklindedir.Yetişkin bir insan bir kısmı yiyeceklerden karşılanmak üzere
günde 2- Suyun insan vücudunda çok önemli işlevleri
vardır. Bunlardan başlıcaları şöyledir: ·Su biyolojik bir çözücüdür ve bu çözücü rolüyle vitaminlerin ve
minerallerin hem vücutta taşınmasını, hem de çözülmesini sağlar, ·Su vücut sıcaklığının düzenlenmesinde çok önemli bir rol oynar ·Derinin nemlenmesinde, toksinlerin atılmasında ve vücudun
temizlenmesinde temel görev üstlenir ·Böbreklerin çalışmasını kolaylaştırır
Türkiye'deki su kaynakları su firmalarınca hangi oranda
kullanılmaktadır? Türkiye su kaynakları yönünden dünyadaki pek çok
ülkeye nazaran şanslı bir konumdadır. Şu anda kullanılabilir durumdaki doğal
su kaynaklarının halen sadece %20'si üretici firmalar tarafından
işletilmekte, ancak genel talep yetersizliğinden ve yaz-kış talebindeki farklılıklardan
dolayı sektörün yıllık ortalama kapasite kullanım oranları işletilen
kaynakların hacminin %25'i civarında gerçekleşmektedir. Su sektörünün yapısı nasıldır ? Su sektörü 4 önemli segmentten oluşmaktadır: 1-Tüketilen litre bazında en büyük segment olan
dönüşümlü yani yeniden yıkanıp kullanılan 19 lt. polycarbonat damacana, kısa
adıyla TüpSu, 2-Ciro bazında en büyük segment olan dönüşümsüz
yani kullanıp atılan ambalajlardaki sular, kısa adıyla Pet Su, 3-Litre bazında en küçük ancak ciro bazında 3.
büyük segment olan, pazarda dönüşümlü ve dönüşümsüz muhtelif ambalajları ile
yer alan maden suyu segmenti, 4-Gittikçe pazarı azalan dönüşümlü 0.3 lt.
standart su ve 3 lt.cam galon suların oluşturduğu segment.
Türkiye, 1990'lı yılların başından itibaren
özellikle büyük şehirlerde temelde altyapı eksikliklerinin neden olduğu
önemli bir su sorunu ile karşı karşıya geldi. Su sorunundan neyi anlamalıyız.
Birincisi şebekeden yeterli suyun gelmemesi, diğeri ise şebekeden gelen suyun
sağlıksız olması. İstanbul başta olmak üzere özellikle nüfus
yoğunluğu olan büyük şehirlerde, altyapı yetersizliklerinden dolayı şebeke
borularında %50'ye varan oranlarda su kaçağının olması ve yakın bölgelerdeki
su havzalarından su getirilmesi için gerekli olan yatırımlarda geç kalınması
neticesinde belediyeler halkın su ihtiyacını karşılayamaz duruma düştüler.
Gerçekten de, 1990-1995 yıllarında İstanbul'da su kesintileri hat safhaya
ulaşmıştı. Ayrıca, şebekeden gelen suların halk sağlığı için ciddi tehdit
unsurları taşıdığı yönünde kuşkular devamlı artmış ve bu konu medyada çok sık
işlenir hale gelmişti. İstanbul'da kriz haline gelen su sorunu önce
bizzat belediyenin Akdamla adıyla başlattığı su istasyonları ile bir miktar
hafifletilmeye çalışıldı. Bu yöntemde, civardaki il veya ilçelerden su
istasyonu tabir edilen su satış dükkanlarındaki depolara tankerlerle içme
suyu getirilmekte ve benzin pompası ile vatandaşın bidonuna dolum yapılmakta
idi. Çok geçmeden bu işe soyunan özel şahısların da hızlı bir şekilde pek çok
sayıda su istasyonu açmasıyla olay tam bir furyaya dönüştü. Daha sonra bu su
istasyonlarına geçici izinler verilerek belirli bir denetim sağlanmaya
çalışıldı. 1994 yılı sonlarında sadece İstanbul'da 3.000 civarında su
istasyonu bulunuyordu. Ancak, denetlenmesi güç olan çok sayıda açık su satan
istasyonunun türemesi Sağlık Bakanlığı'nı önlem almaya zorladı ve 18.10.1997
tarihli yeni bir yönetmelik ile su istasyonlarına açık su satış
faaliyetlerine son vermeleri için -daha sonra 6 ay uzatılacak olan- 1 yıllık
süre verildi. Bu yönetmelikte Sağlık Bakanlığı açık suya alternatif olarak
ilk defa 19 lt. Polikarbonat damacana (TüpSu) ambalajına izin verdi. Türkiye'de özellikle son 3-4 yılda ambalajlı su
tüketimi büyük bir artış göstermiştir. Bunda en büyük pay sahibi, 18.04.1998
tarihinde su istasyonlarından açık su satışının Sağlık Bakanlığı'nca kesin
olarak yasaklanmasından sonra açık suya alternatif olarak ortaya çıkan ve
artık pek çok ofis veya evde kullanılan 19 lt. polycarbonat damacana (TüpSu)
ambalajıdır. O tarihe kadar açık su satan su istasyonları açık su pazarındaki
rekabet nedeniyle zaten büyük çapta su satışlarını eve teslim hizmeti ile
bütünleştirmiş durumdaydı. Yasağın başlamasıyla aynı dağıtım kanalından
mevcut kayıtlı abonelere ambalajlı 19 lt. TüpSu'yun ulaşması ve hızla
yaygınlaşması mümkün oldu. Türkiye'nin ilk defa 1997 yılında tanıştığı bu
yeni ambalajlı ürün, ek cihaz ve aparatlarıyla kullanım kolaylığının
bulunması, ekonomik olması ve ayrıca adrese teslim hizmetinin verilmesi gibi
nedenlerle bugün su sektöründe litre bazında hem liderliğe oturmuş hem de
pazarı çok büyütmüş durumdadır.
Su ve meşrubat şişeleri dahil her türlü ambalaj
malzemesinin çevre için en azından görüntü kirlenmesine yol açtığı bir
gerçek. Bu durumun ortadan kaldırılması amacıyla ÇEVKO
vakfı önderliğinde çalışmalar gerçekleştirilmektedir.
İnsanlığın sorunları açısından bakıldığında; 21.
yüzyılın en önemli mücadelelerinden birisinin de dünya nüfusunun artan su
ihtiyacını yeterli ve güvenli şekilde karşılamak olduğu görülecektir.
Dünyadaki içilebilir su kaynakları eşit şekilde dağıtılmamıştır ve su sorunu
bölgeye göre farklılık göstermektedir. Güvenli içme suyu temin edilen
alanların kirlilik gibi dış etkenlerden çabuk etkileniyor olması, su
kaynaklarının korunması konusunu özellikle suyun kıt olduğu bölgelerde hayati
bir konu haline getirmektedir. Dünyada bir yılda kullanılan tatlı suların
toplamı 3.8 milyar litredir. Bu suların yaklaşık %70'i tarımsal, %20'si
endüstriyel ve %10'u ise evsel olarak kullanılmaktadır. Söz konusu toplam
tatlı su kullanımı içinde gıda ve içecek sanayilerinin (şişelenmiş su dahil)
payı sadece % 0.18 kadardır. Maalesef, %70 gibi yüksek oranda kullanıma sahip
olan tarım alanında kullanılan su miktarının yarısı yanlış kullanımlardan
dolayı heba edilmektedir.
1-Şişe ambalajının hava geçirgenliğinin derecesi
: Şişe ambalajının cinsi ve kalınlığı hava geçirgenliğini belirler. Bu da
sonuçta söz konusu ambalajın dış ortam kokularına karşı korunmalı olup
olmayacağını belirler. Pet ve polikarbonat ambalajların moleküler
yapılarından dolayı sular dış ortam kokularına karşı daha hassastır. 2-Suyun mineral konsantrasyonu (sert veya yumuşak
oluşu) : Yumuşak suların mineral konsantrasyonu daha az ve daha saf
olduklarından ortamdaki kokuları sert sulara göre daha fazla çekerler. 3-Depolama ve saklama koşulları : Depolama ve
saklama esnasında uygun ortam koşulları (temiz, kuru, kokusuz, güneş görmeyen)
sağlanamaz ise ilerleyen günlerde suyun bozulması (yeşillenme, tortu yapma
gibi) ihtimali söz konusu olabilir.
Suyunuzu serin (5-15 derece), karanlık (güneş
ışığından uzak) ve kuru (%50 nemden az) bir yerde saklamalısınız. Ayrıca
özellikle suyunuzu kimyasallar, deterjanlar, temizlik maddeleri, benzin ve
bunun gibi maddelerden mümkün olduğunca uzak tutmalısınız. Çünkü su saf bir
maddedir ve bizim çevrede algılayamadığımız kokuları dahi yavaşça kendisine
çekme özelliğini taşır. Suyun sert olması ne demektir ? Yeryüzünde sular buharlaşarak bulutlarda
depolanmakta ve tekrar yeryüzüne yağmur olarak dönerken atmosferdeki karbon
dioksiti çözer ve bir miktar asidik hale gelir. Bu asidik yağmur suyu muhtelif
kaya katmanlarından ve akiferlerden kalsiyum karbonatı çözmektedir. İşte bu
çözülmüş mineralleri taşıyan sulara sert su denmektedir. Bir suyun sert olma
derecesi kalsiyum karbonatın ilgili suda ne kadar çözüldüğüne bağlıdır.
Benzer kimyasal reaksiyonlar magnezyum sülfat, klorid, asit silisit tuzu ve
demir için de geçerlidir. Ancak, çözülmüş haldeki kalsiyum karbonat bir suyun
sertliğine en fazla katkı yapan elementtir. |